Tutsak Kedicik - Kitap kapağı

Tutsak Kedicik

Michelle Torlot

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Rosie Ryan babasının işinin tam olarak "yasal" olmadığının her zaman farkında olsa da annesi öldükten sonra dünyaya karşı yalnızca ikisi kaldığı için buna aldırış etmedi. Bir gün okuldan eve döndüğünde FBI’ın babasını tutukladığını görene kadar her şey yolunda gidiyordu. Rosie de kaçıp güvenebileceğini düşündüğü tek kişi, Daniel Amca’sına güvenmek zorunda kaldı. Ama işlerin olduğundan daha da kötüye gideceğinden bihaberdi…

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

BÖLÜM 1: Koşu

ROSIE

Yine sıkıcı bir günün ardından okulun kapısından çıktım. Burada olmaktan nefret etmeme rağmen babam bu konuda ısrarcıydı. Onu ikna etmek için ne söylersem söyleyeyim fikrini değiştirmeyecekti.

“Ama senin mezun olmana gerek kalmadı,” bahanesi bile işe yaramazdı. Buna sadece gülüp geçerdi. Beni bu işlere hiç bulaştırmasa da işlerinin yasal olmadığının farkındaydım.

O da bunu bildiğimin farkında olmalıydı. Sadece bu konuda hiç açık açık konuşmamıştık.

Yine de bana her zaman iyi baktı. Bir kez olsun yokluk çekmedim. Zengin sayılmasak da hep yeterince paramız oldu. İkimiz yan yanayken başka hiç kimseye ihtiyacım yoktu.

Doğumumda öldüğü için annemi hiç tanımadım. Babam her zaman beni özel kılanın bu olduğunu söylerdi. Ben onun küçük prensesiydim.

On sekizinci doğum günüme yalnızca birkaç ay vardı. Hâlâ onun prensesi olsam da artık pek de küçük sayılmazdım.

Babam beni teki başına büyüttüğü için nispeten çetin yetişmiştim. Özellikle de babamın gezindiği sular sebebiyle. Bana kendimi nasıl koruyacağımı öğretmişti ama her zaman, “Bitiremeyeceğin bir işe hiç kalkışma,” derdi.

Bu da bana motosikletli ahmağın varlığını hatırlattı.

Çocuk, “Hey, Rosie, gel seni eve bırakayım,” diye bağırdı.

Sesi beni gerçekten gıcık ediyordu, kaldı ki İrlanda aksanından kendimi bildim bileli hiç hazzetmemiştim. Kızıl saçlarını yüzünden çekip yeşil gözünü kırptı.

“Siktir git, Patrick!” diye bağırarak karşılık verdim.

Onun tamamen kızlardan oluşan hayran grubu merdivenlerde oturmuş bana dik dik bakıyordu. Kızların çoğunluğu amigoydu. Bu yüzden Patrick’in bir tür sporcu olduğunu düşündüm. Bir futbolcu için fazla çelimsiz olduğuna göre muhtemelen basketçiydi.

“Ahh, hadi ama Rosie, böyle yapma,” diye karşılık verdi.

Bu ahmak hayır cevabından asla anlamıyordu. Aklı fikri seksteydi. Okuldaki tüm kızları elinden geçirmiş olmalıydı. Elbette benim dışımdaki tüm kızları. Bu yine de onu şansını denemesi konusunda yıldırmıyordu.

Gözlerimi devirdim.

“Gidip küçük sürtüklerinden birine yapış,” diye homurdandım. “Ya da daha iyisi defolup İrlanda’ya dön.”

Ellerimi kot şortumun ceplerine sokup eve doğru yürümeye koyuldum. Eve yürüyerek varmam on beş dakika sürüyordu.

Patrick'in teklifini kabul edebilecek olsam da bu teklifin beni yalnızca eve bırakmaktan ibaret olmadığının farkındaydım. Otobüse de binebilirdim ama bir avuç dolusu ezikle aynı yerde bulunmak istemiyordum.

Mezun olur olmaz bu cehennem çukurundan kurtulacaktım. Ama onunla çalışmama müsaade etmesi için öncesinde babamla konuşmam gerekiyordu.

Bundan hiç memnun olmayacaktı. Yasal bir iş yapmamı istediğini bilsem de o bir gün içinde çoğu insanın bir haftada kazandığından daha fazla kazanıyordu.

Düşüncelerime iyice kaptırdığım için başımı kaldırdığımda neredeyse eve vardığımı fark ettim. Sonra eve bakarken olduğum yerde kalakaldım.

Evimin etrafı polislerle çevriliydi. Hem de alelade polisler değil, federallerle. Bunlar kurşun geçirmez yelekler giymiş FBI ajanlarıydı. Burada ne haltlar dönüyordu?

Hemen komşunun arabalarından birinin arkasına çömelip eve bakarak ne yapacağımı düşünmeye başladım.

Sonra iki FBI ajanı, elleri arkasından kelepçelenmiş babamla birlikte kapıdan çıktı.

Babam beni anında gördü. Federaller bile beni görememişken onun beni nasıl gördüğünü asla anlayamayacaktım ama bana bir bakış attı. Her zaman eve geldiğimde evin dışında polisleri görürsem derhal kaçmamı söylerdi.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Babamı bir daha görebilecek miyim bilmiyordum. Tabii tüm bu baskın büyük bir hata değilse. Yine de içimden bir ses bunun bir hata olmadığını söylüyordu.

Birdenbire tüm gözler üzerime çevrildiğine göre, federaller bir şeyler döndüğünü fark etmiş olmalıydı.

İçlerinden biri bana doğru koşmaya başlarken, “Hey, sen!” diye bağırdı.

Bunun üzerine ben de koşmaya başladım. Okuldaki spor aktivitelerinden nefret etsem de sporda epey iyiydim. Oldukça hızlı koşabiliyordum ve iyi bir engelli koşucuydum. Okuldaki antrenman sahasında geçirdiğim zamanın bir işe yarayacağını hiç düşünmemiştim ama artık fikrim değişmişti.

Sokaktan aşağı depar atıp yan sokaklardan birine daldım. Çitin üzerine tırmanıp başka bir sokaktan geçerek diğer caddeye ulaştım. Yine de bir an olsun durmadım. Dünyadaki tüm tazılar peşimdeymiş gibi koşmaya devam ettim.

Babam giderse tek başıma kalacaktım. Bu yüzden sonum evlatlık verilmek ya da daha kötüsü olacaktı.

Sonunda durduğumda evimden yaklaşık beş ya da altı cadde kadar uzaklaştığımı fark ettim. Yağmur yağmaya başlamıştı.

Üzerimdeki kıyafetler, cebimdeki beş dolar ve telefonumdan başka bir şeyim yoktu. Yanıma ceket bile almamıştım. Şimdi ne halt edecektim?

Kolayca arkadaş edinemediğimden bu gece evinde kalmak için arayabileceğim bir kız arkadaşım yoktu.

Eve zaten geri dönemezdim.

Yağmur iyice şiddetlenirken ısınmak için kendime sarıldım.

Kafanı kullan, Rosie, ~diyerek kendimi azarladım.~

Sonra babamın ne dediğini hatırladım. Daniel Amca.

Daniel Amca sahiden amcam değildi. Yalnızca babamın bir arkadaşıydı. Babam ona güvenirdi, en azından eskiden durum böyleydi. Çocukluğumda onu birkaç kez görmüştüm.

Evimize akşam yemeğine ilk geldiğinde henüz beş yaşındaydım. Babam bana küçük prensesim diye seslenirken, Daniel Amca bana kedicik diye hitap ederdi ve bu lakap üzerime yapışıp kalmıştı.

Onu yaklaşık beş yıldır görmemiştim. Artık neden uğramadığından emin değildim ama bunun sebebini hiç sormamıştım da. Babam başka insanlarla da işler yaptığından, onları evde ağırladığında bana ortalıkta görünmememi söylerdi.

Ama Daniel Amca geldiğinde bunu hiç söylemezdi.

Sonra birkaç hafta önce...

***

Babamla ilgili bir terslik vardı. Ne olduğunu çözemiyordum. Ona iyi olup olmadığını sorduğumda onaylarcasına başını sallayıp gülümsedi. Zorla gülümsediğini anlayabiliyordum. Gülümsemesi dudaklarına ulaşsa da gözlerinin içi gülümsemiyordu.

Sonra ciddi bir ifadeyle bana baktı. “Bana bir şey olursa prenses, Daniel Amca’nı aramanı istiyorum.”

Telefonumu alıp bir numara yazdı.

“Her şey yolunda mı baba?” diye sordum.

Tekrar gülümsedi. “Elbette. Hadi, dondurma almaya gidelim.”

Başımı sallayıp gülümsedim. Dondurma her zaman dikkatimi dağıtmaya yeterdi.

***

O günden sonra her şey normale dönmüştü. Ta ki bugüne kadar.

Arka cebimden telefonumu çıkarıp rehberi açtım. Babamın kaydettiği numaraya baktım.

Onu beş yıldır görmemiştim. Kim olduğumu hatırlayacak mıydı? O zamanlar sevimli küçük bir çocukken, artık huysuz bir ergendim. İç çekip telefonumu cebime geri koydum.

Neredeyse tanımadığım bir yabancıyı aramanın zamanı değildi. Bir yolunu bulacaktım, çünkü genelde bulurdum.

Ellerimi tekrar ceplerime sokarak beş dolarımı yokladım. En azından yiyecek bir şeyler aldıktan sonra bu gece kalacak bir yer bulabilirdim. Sabah olduğunda da seçeneklerimi yeniden gözden geçirebilirdim.

Etrafa bakınırken bir mini-market görünce oraya yöneldim.

On dakika sonra bir şişe su, sandviç ve çikolata ile marketten çıktım. Hâlâ biraz param vardı. Bu parayı acil durumlar için saklayabilirdim.

Belki federaller sabaha kadar gitmiş olurdu. Bu esnada, daha ücra bir semte yöneldim. Burada birçoğu boş olan satılık evler vardı. Aralarından bu gece sığınabileceğim bir yer bulabilirdim.

Dışında ‘Kiralık’ tabelası olan küçük bir ev bulmam uzun sürmedi. Ev oldukça yıkık göründüğünden, içeri rahatlıkla girebileceğimi düşündüm.

Bazı pencereler tahtayla kapatıldığı için çitin üzerinden atlayıp arka bahçeye girdim. Arka kapı alt ve üst kısmında cam bölmeler olan sıradan kapılardandı.

Arka bahçede bir taş bulup kapının camını kırdım. İçeri uzanıp kilidi çevirerek kapıyı açtım. Alarm sisteminin olmaması beni şaşırtmadı. Bu ev bunun için fazla harap olmuş haldeydi.

Etrafı hızlıca kolaçan ettim. Şansım yaver gitmiş olmalıydı. Etraf darmadumandı. Önceki kiracının pisliğini temizlemek için buraya henüz kimse girmemişti.

Mutfaktaki musluğu çevirdim. İçinden ses gelse de su akmadı. Elektrikleri de kesmiş olmalılardı. Ama en azından dışarıda ıslanmayacaktım.

Sonra yatak odalarını kontrol edince hepsinin boş olduğunu gördüm. Eski bir yatak ya da battaniye kalmıştır diye ummuştum ama hiçbir şey yoktu. Bu yüzden yerde yatacaktım.

Oturup aldıklarımı yerken herhangi bir tehlike var mı diye etrafı dikkatle dinledim. Etraftan ses seda duymayınca yere uzandım. Kolumu yastık olarak kullanarak biraz uyumaya çalıştım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok