Anlaşma - Kitap kapağı

Anlaşma

S.S. Sahoo

Karanlık Çaresizlik

ANGELA

Saçlarımı dağınık topuz yapmış, pijamalarımın içinde koca bir kutu Ben and Jerry’s dondurması yerken Emily kaşlarını çatıp beni izledi.

“İyi misin?” diye sordu.

Ağzım çikolatayla doluyken, “Harikayım,” dedim.

Emily iç çekti, kendi dondurma kabını buzdolabından çıkardı. Yanıma oturdu ve ağzına bir kaşık vanilyalı dondurma tıktı.

“Hadi, dökül,” dedi.

“Yalnızca çok stresliyim,” dedim. “Babam hastanede ve hastane masraflarını karşılamada zorlanıyoruz. Curixon’la iş görüşmem vardı, mülakatı berbat ettim diye korkuyorum ve…” Sesim titriyordu.

Ve milyarderin teki geçen gece benden saçma bir istekte bulundu. ~

Ama bunu Emily’e söylemek istemiyordum.

Nasıl söylerdim ki?

“Berbat falan etmedin,” dedi Em. “Harika bir iş çıkardın, öyle değil mi? Bana öyle dedin.”

“İyi geçtiğini sanıyordum, dedim. “Ama şimdi o kadar da emin değilim.”

Doğruydu: Mülakatı yapan kişiyle bayağı iyi anlaşmıştık. Curixon harika bir şirketti ve Harvard mühendislik diplomamı sonunda değerlendirebileceğimi umuyordum. Son birkaç ayı Em’in çiçekçi dükkânında yarım zamanlı çalışarak geçirmiştim.

Em onunla yaşamama dahi izin vermişti.

O olmasaydı ayvayı yemiştim.

“Resmen hayatımı kurtardın, Em,” dedim. “Burada kalmama izin vermeseydin…”

“Kes şu dramatik lafları,” dedi Em, ben ona tekrar teşekkür edemeden. “Burada istediğin kadar kalabileceğini biliyorsun. Sadece Curixon gibi bir yerde çalışmak varken dükkânımın yerlerini silerek zamanını boşa harcamanı istemiyorum. Ara sıra sırf seni görmek için dükkâna uğrayan hayranların olsa da. Sen bu iş için fazla zekisin, Angie.”

Kalbim tekledi.

Em, Brad’i tanıyamamıştı öyleyse. Tanrı’ya şükür. ~

“Neyse, ben çıkıyorum,” dedi Em ayağa kalkarak. Kaşığını lavaboya koydu ve dondurma kabını çöpe attı. “Fazla bunalım takılma.” Ayakkabılarını ayağına geçirdi ve hemen evden çıktı.

Tek başına kalmıştım.

Geçen geceyi düşündüm. Gerçekten de o gün yaşadıklarımın çılgın bir rüyadan ibaret olduğunu düşünüyordum. Ancak telefonumda kayıtlı kişilere bakınca Brad’in adının orada olduğunu gördüm.

Brad Knight. ~

Salondan çıkıp yatağıma girdim ve cenin pozisyonunda uzandım. Gözlerimi kapattım ve aklım o geceye gitti…

***

“Ne?!” diye bağırıp Brad’den uzaklaştım. “Bu bir tür şaka mı?”

Bana baktı, kafasını iki yana salladı.

“Çok üzgünüm,” dedi. “Aceleci davrandım. Lütfen açıklamama izin verin.”

Arkama baktım, hastanenin kapıları çok uzakta değildi. Gerekirse oraya kaçabilirdim.

Ayrıca onda bana güven veren bir şey vardı. Çok samimi ve kibar birine benziyordu. Belki de yaşı yüzünden böyle düşünüyordum.

Devam etmesi için temkinli bir şekilde başımı salladım.

“Bana bu öğlen çok iyi davrandınız, bu iyiliğinizin karşılığını ödemem gerektiğini düşündüm. Em’in Çiçekleri’ne gittim. Bana verdiğiniz buket bu dükkândandı.”

“Evet ama…”

“Dükkânın adını kâğıt ambalajda gördüm. Em’le konuştum, çok tatlı biri. Ona sizi sordum, Bayan Angela Carson. Sizi çok iyi tanıdığını söyledi. Babanız hastalandığı için New Jersey’deki küçük hastanede olduğunuzu anlattı bana.”

Başımı salladım, bu konuşmanın gerçekleştiğine inanamıyordum.

“Lütfen bunu sorduğum için beni bağışlayın ama ailenizin, babanızın hastane masraflarını karşılayacak, tedavi görebilmesi için hastanede kalmasını sağlayacak yeterli parası bulunmuyor, öyle değil mi?”

Başımı iki yana salladım.

“Size yardımcı olabilirim, Angela. Birbirimize yardım edebiliriz.” Gülümsedi, gözleri kırışıklıklar içinde kayboldu.

“Oğlunuzla evlenmemi istiyorsunuz,” dedim önceden söylediklerini tekrarlayarak. Kelimeler benim ağzımdan dökülünce kulağa çok tuhaf gelmişti.

Brad başıyla onayladı.

Brad’in oğlu hakkında bildiklerimi düşündüm.

Xavier Knight. ~

Tabii ki onun kim olduğunu biliyordum. Ünlüydü çünkü. Aşırı zengin ve çok yakışıklıydı.

Onun karısı olma fırsatına balıklama atlamayacak kadın yoktu.

Fakat Xavier isyankâr bir dönemden geçiyor gibiydi. Son birkaç aydır onu konu edinen manşetleri ve hakkında yazılanları görmüştüm.

Seks.

Uyuşturucular.

Araba yarışları.

O çok çılgın biriydi.

Tehlikeli. ~

İçim ürperdi ama korkudan mı yoksa heyecandan mı olduğunu anlayamadım.

“Ama niye ben?” diye sordum. “Benden daha güzel ve başarılı milyonlarca kız olduğundan eminim. Oğlunuza daha çok yakışacak birini bulabilirsiniz.”

“Sizin kalbiniz temiz, sevgili kızım. Bunun farkında olmayabilirsiniz ama sizin gibisine rastlamak zor. Herhangi bir baba gibi, oğlum için en iyisini istiyorum. İçgüdülerime güveniyorum ve içimden bir ses bunun işe yarayacağını söylüyor.”

Gözlerimi kırptım.

Temiz kalp mi? Bu ne demek oluyor şimdi? ~

“Ama evlilik, kâğıt üzerinde yapılan bir anlaşmadan ibaret değildir,” diye karşı çıktım. “Bir anlaşma imzalayıp evlendiğiniz insana âşık olmayı bekleyemezsiniz.”

“Bu doğru olabilir ama aşk sabırlıdır.”

“Oğlunuzla evlenip ertesi gün ondan boşanmayacağımdan nasıl emin olabilirsiniz?” Şeytanın avukatını oynuyordum ama elimde değildi, bu kafa karıştırıcı durumun açığa kavuşmasını istiyordum.

Söylediklerime sinirlenmek yerine bana yaklaştı ve elimi tuttu. Eli sıcacıktı, dokunuşu insana güven veriyordu. “Böyle bir şey yapacağınıza inanmıyorum, Angela. Dediğim gibi, kalbiniz temiz. Ancak illa bir güvence arayacak olursak, arkanıza bakın.”

Arkamı dönünce sokaktaki ışıkların aydınlattığı hastaneyi gördüm. “Hastane faturaları epey kabarıktır. Tedaviler, rehabilitasyon, yedi yirmi dört bakım. Bunların hepsi masraf gerektirir, canım kızım. Anlaşmaya uyarsanız size hayatım üzerine yemin ediyorum, ben de sözümü tutacağım.”

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Başka bir yolu olmalıydı.

“Yarın bir şirketle ikinci iş görüşmemi yapacağım. Belki ben…”

“Angela,” dedi beni durdurarak. “Bir hastanenin gecelik ücretinin ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Yedi yüz dolar. Kan testi iki yüz elli dolar. Defibrilatör kullanmak zorunda kalırlarsa bunlara bin beş yüz dolar eklenir.”

Gözlerimi kapadım.

“Lütfen durun. Bana düşünmek için zaman tanıyın.” Zihnimi toplamaya çalıştım.

Babam.

Restoran.

Abilerim.

Yıllardır biriken borç.

Yeni iş.

Curixon’ın maaşları iyiydi. İşi alırsam borçları yavaş yavaş kapatabilirdim.

Konu babamın hayatını kurtarmak olduğu için Emily onunla yaşamama bir müddet daha izin verirdi.

Sevmeyi bir kenara bırakın, hiç tanışmadığım bir adamla nasıl evlenebilirdim ki?

“Bana niçin yardım ediyorsunuz?” diye sordum.

“Bugün parkta yanıma geldiğinizde,” dedi, “ettiğim duaya cevap oldunuz. İhtiyacım olduğunda bana güç verdiniz. Şimdi ben aynısını sizin için yapacağım. Size güç vermeye geldim ve bunu oğlumla evlenirseniz başarabilirim.”

Anlaşmayı düşündüm, nefesim daralmıştı.

Cidden bunu yapmayı düşünüyor muydum? ~

“Angela?” diye seslendi Brad usulca.

“Bunu düşünmem için bana zaman tanır mısınız?” diye sordum. “Düşünecek çok şey var.”

“Elbette,” dedi Brad.

Bana ince, hafif bir metalden yapılmış kartvizitini verdi.

Sanırım kâğıt, bir milyarder için fazla banal, diye düşündüm çılgına dönmüş halde.

“Kararınızı verdiğinizde beni arayın,” diye gülümsedi arkasına dönmeden önce. “Bunun işe yaracağını düşünüyorum, Angela. Buna gerçekten inanıyorum.”

***

Telefonum çalınca hayallerimden sıyrıldım. Yatağımda yuvarlanıp telefonu aldım ve arayanın kim olduğuna baktım.

CURIXON LTD. ~

Yatakta doğruldum, yüreğim çarpıyordu.

Tamam, tamam, tamam, tamam. ~

Derin bir nefes aldım.

“Alo,” dedim sesimin titremesine engel olarak.

“Merhaba, Angela Carson’la mı görüşüyorum?” dedi bir kadın sesi.

“Evet, benim.”

“Merhaba, Angela. Size işe alınmadığınızı bildirmek için arıyorum.”

“Ah…” Yüreğim ezildi.

“Başka bir açık pozisyon olması durumunda değerlendirmek üzere başvurunuzu dosyamızda tutacağımızdan emin olabilirsiniz.”

“Ah, tamam. Teşekkürler.”

Başka ne diyebilirdim ki?

Bir müddet süren can sıkıcı konuşmalardan sonra başımı yastığıma gömdüm.

Gerçekten de mülakatta harika bir iş çıkarmışım ya. ~

Öfkeden gözlerim yaşardı, yastığıma akmasına izin verdim. Faturaları ödemek ve ona buna para harcamaktan çok daha mühim meseleler vardı.

Babamın hayatı ~tehlikedeydi.

Telefonumu çıkardım, listemde kayıtlı kişilere baktım.

Brad Knight’ın numarasına gelince durdum, parmağım arama tuşuna gitti.

Başka seçeneğim yok. ~

Arama tuşuna basıp kaderimi çizdim.

“Alo,” dedi Brad.

“Merhaba, Bay Knight. Ben Angela.”

“Angela!” diye beni sıcak bir şekilde selamladı. “Aramanıza çok sevindim. Karar verdiğinizi sanıyorum…” dedi.

Derin bir nefes aldım, ağzımdan çıkan kelimelerin ağırlığı altında ezileceğimi sandım.

“Evet,” dedim. “Yapacağım.”

İçimde bir şeylerin ölüp gittiğini hissettim.

“Oğlunuzla evleneceğim.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok