Alfa Landon - Kitap kapağı

Alfa Landon

Midika Crane

Bölüm 2

Althea

Elimi Missy'nin terli elinden kurtarıp elbisemin kenarına siliyorum. Manevi desteği iyi gelse de Landon'ı bulmak konusunda fazla ısrarcı.

Bazen Landon'la olan ilişkime benden bile fazla güvendiğini düşünüyorum.

"Cyrus'u aramam gerekiyordu," diye tartışmaya çalışırken Missy beni dans eden kalabalığın içini sürüklüyor. Daha yeni geldik. Saat gece yarısını geçeli çok olmadı.

Landon hiçbir yerde görünmüyor, benim sözde randevum da öyle. Cyrus'la tanışacağım için pek gergin değilim.

Onu başka bir kıza doğru itmek istiyorum. Missy'nin de yardım etmek zorunda hissedeceğini biliyorum.

"Cyrus'u boş ver, aramamız gereken bir alfa var," diyor Missy. Durup onu da geri çekiyorum. Landon'ı bulmalıyım, sonuçta o benim en iyi arkadaşım.

Ama muhtemelen şu anda benden daha önemli işlerle uğraşıyor. Her ne yapıyorsa, ailesi bugün gergin ve ben de ayak bağı olmak ya da üzmek istemiyorum.

"Cyrus'la tanışmam gerek, tamam mı? Landon'ı sonra bulurum. Şimdi gidip biraz eğlen,” diye ısrar ediyorum Missy'e, onu omuzlarından tutup nazikçe uzaklaştırmaya çalışırken. İç çekiyor, üzüldüğünü görebiliyorum.

Missy'nin yanımda olması güzel. Kalabalıkta yalnız kalmak göz korkutucu. Ama bana ayak bağı olmasını istemiyorum.

"İyi, ama en son birlikte ayrılalım," diyor. Onu onaylar gibi kafa sallasam da bunu isteyip istemediğimden tam olarak emin olamıyorum.

Şu anda bir eşi olmadığına göre, onu eve götürecek bir erkek bulacağından eminim. Etrafta emrine amade çok sayıda yakışıklı kurt var. Güzel bacakları ve göz kamaştırıcı elbiseyle oldukça çekici gözüküyor.

Missy uzaklaşırken ben de doğrudan içeceklere gitmeye karar veriyorum. Babama kalırsa Cyrus beni bulmaya çalışıyor. Belki burası onun da ilgisini çeken bir buluşma noktası olabilir.

Büyük kristal kaseden bir bardak kokteyl alıp almama tereddütü yaşarken masanın etrafında turluyorum.

Parti tüm hızıyla devam ediyor, dans edenlerle müzik odayı dolduruyor. Birçoğu sarhoşluktan uyumsuzca dans pistinde çırpınıyorlar.

Etrafıma bakınırken kalın ve dar elbisemin uçlarını çekiştiriyorum. Balo salonu süslenmiş, göz kamaştırıcı gözüküyor. Bir önceki alfa tüm zenginliğini gösteriyor.

Şu anki etkinlik için bu kadar uğraşacak tek kişi bu eski parti adamı.

"Tanrıça Al adına, çok uzun zamandır seni arıyordum..."

Tam zamanında dönüp konuşan kişinin devasa göğsüne çarpmamayı başarıyorum. Gözlerimi kırpıştırıp boş boş bu adama bakıyorum. Yakışıklı bir adam karşımda durmuş karanlık, ateşli gözleriyle bana bakıyor. Gergince yutkunuyorum.

Onu daha önce hiç görmemiştim ama garip bir şekilde tanıdık geliyor. Aşağı doğru sarkan bu kahverengi saçlar... Fakat mükemmel vücudu biraz yabancı.

"Beni mi arıyordun?"

Bana Al diye seslendi, ama bunu çok az kişi biliyor. Bekle bir saniye… Olabilir mi?

"Tabii ki arıyordum," diyor, kafası karışmış gibi görünüyor. Koyu kaşlarının birbirine yaklaşmasını izleyip başımı eğiyorum. Bu adamın olayı ne?

"Evet... sen Cyrus musun?"

"Cyrus?"

"Evet, eşim olacakmışsın, hatırlasana..." Onu bu şekilde bilgilendirirken yüzünün önünden parmaklarımı şıklatmak istiyorum. Şaşkınlıkla göz kırpıyor, sonra gözlerinde kara kara düşünen, kızgın bir bakış beliriyor.

Bu kadar açık sözlü olmak istememiştim, acaba onu gücendirdim mi?

"Althea, benim. Landon," diyor yavaşça. Bu sözlerin bir yumruk gibi göğsüme oturması bile biraz zaman alıyor. Biraz geriye doğru kaçıyorum, gözlerim vücudunu baştan ayağa inceliyor. Oha! Ohaa... bu olamaz...

"Cidden mi?" Biraz incinmiş görünüyor, sanki en iyi arkadaşımı tanımam gerekiyormuş gibi bakıyor. Olay şu ki, değişeceğini biliyordum ama bu kadar büyük bir değişim beklemiyordum.

Artık gözlüklerini bile takmıyor.

"Şey... Gözlüklerin nerede?"

"Şekil değiştirince kırıldılar, ama artık onlara pek ihtiyacım kalmadı," diye yanıtlıyor. Belli ki değişimiyle gurur duyuyor ama ben kabullenmekte zorlanıyorum.

Hayatım boyunca oyunlar oynayıp sataşarak büyüdüğüm, sevgi dolu çocuk nereye gitti? Sesi bile daha derinden geliyor!

Şaşkınlıkla, "Gerçekten sen olduğuna inanamıyorum," diyorum yumuşak bir sesle. Kolumu devasa, yumuşak elleriyle tutmadan önce hafifçe gülümsüyor.

Beni kalabalıktan uzaklaştırmaya başladığında ona karşı çıkmaya çalışsam da ne istediğini merak ediyorum.

"Özel olarak konuşmalıyız," diye açıklıyor. Babasının henüz ortalıkta görünmediğini fark ediyorum. Beni merdivenlerden yukarı çıkarırken ben de onun gösterişli kıyafetini inceliyorum.

Eskiden bu kadar kaslı bir yapısı olmadığını düşünürsek, takım elbisesi yakın zamanda özel olarak dikilmiş olmalı.

Üst kat, ailemin parasının asla yetmeyeceği bir dizi zevkli kumaş ve mobilyayla donatılmış.

Bir çeşit ofise götürüyor beni. Oda, terli, dans eden vücutlarla dolu alt kata göre daha soğuk gibi.

Landon rahatsız görünüyor, arkasını dönerken gözleri benimkilerle buluşuyor.

"Althea..." deyip nefes alıyor, kalbim bir an için duruyor.

Onu gösterip, "Bu nasıl oldu?" diye soruyorum. Biraz kaşlarını çatınca alnında kırışıklıklar oluşuyor.

O artık kelimenin tam anlamıyla alfa. En küçükleri bile olsa diğerlerine uyum sağlayacağı aşikâr.

"Aşamaları geçtim. Haklıydın, şimdi daha iyiyim,” diye itirafta bulunuyor, yüzü aydınlanıyor. Soğukkanlılığı beni etkiliyor. Ağzımda acı ekşi bir tat var.

O aynı Landon mı? Çünkü değilse, kesinlikle eskisinden daha iyi olamaz.

"Daha mı iyisin? Landon…"

Ofisin kapısı büyük bir gıcırtıyla açılınca Landon’la ben gözle görülür bir şekilde yerimizde hopluyoruz.

Landon'ın babası korkutucu ve öfkeli bir şekilde kapıda duruyor. Onunla daha önce bir kez karşılaşmıştım. Bana oğlunun hayatına izinsiz girdiğim için bana bağırmıştı.

Beni bu şekilde korkuttuğunu düşününce kapıdan sıvışmak şu anki duruma hoş bir alternatif olabilir.

Yüzü yara izleriyle ya da Landon'ın açıklamasına göre bilgeliğin izleriyle dolu. Yıllardır bu sürünün alfası oydu ve görünüşe göre savaşı deneyimlemişti.

Yıllar önce Kurtadamlar birlikte yaşardı, tek ve büyük bir topluluklardı. Ta ki bir kurt sürüden ayrılıp alfa olmaya karar verene kadar.

Sonunda farklı inançlara sahip on üç sürü oluşana kadar birçoğu ölümüne savaştı.

Şimdi her biri kendi kurallarını uyguluyor ama alfalar her ay toplanıp sürülerinde neler olduğunu tartışıyor.

"Landon! Eşi olmayan bir dişi kurtla tek başına ne yapıyorsun?" diye bağıran Landon'ın babası Clarke'ın sesi aniden düşüncelerimi bölüyor.

Clarke'ın derin düşüncelere dalmış gibi gözüken bakışları karşısında afallıyorum.

Landon, "Baba, o benim arkadaşım" diye karşı çıkıyor. O da babası kadar iri yarı.

İçinde akan alfa kanı, artık babasının sert sözlerinden korkmamasını, aynı derecede inatçı cevaplarla karşılık vermesini sağlıyor.

Korkutucu bakışlarını bana çeviren Clarke, "Sana kaç kere söyledim! Oğlumdan uzak dur,” diye bağırıyor. Bana çıkışmasına şaşırırken gözlerimi kırpıştırıyorum.

Elbette sözünü dinlemem gerekirdi, ama Landon'ı seviyorum, babalarımız ‘pek de gerçek olmayan’ ilişkimizden nefret etseler bile.

"Üzgünüm efendim," diye cevap veriyorum uysalca. Kendimi savunmama hiç gerek yok. Mantıklı davranmam gerekiyor, özellikle de bu iki üst düzey erkek karşısında. Bir eski alfa, bir alfa.

Odadaki gerginliği hissedebiliyordum, Landon'ın çenesini ve yumruklarını sıktığını, Clarke'ın da hızlı hızlı nefes aldığını görebiliyordum.

"Georgia nerede?"

Babası tekrar Landon'a dönüyor. Georgia, Landon'ın eşi olabilecek kızlardan biri olmalı. Güzel mi? Sarışın, belki esmer? Uzun mu, yoksa kısa mı?

"Aşağıda, kız arkadaşlarıyla,” diye mırıldanıyor Landon.

Landon'ın arkadaşlığımızı düzeltecek ya da iyice bozacak önemli konuşmamızın bölünmesinden rahatsız olduğu fazlasıyla belli oluyor. Gerçekten de bölündü.

Clarke oğlunu odasına göndermeden ya da daha da etkili bir önlem almadan önce kapıdan gizlice kaçmak istiyorum.

"Gitmeliyim..." diyerek izin istiyorum. Landon kaşlarını çatıp başıyla buna müsaade etmeyeceğini gösterirken, Clarke onaylar gibi kafasını sallıyor. Kapı koluna uzanıyorum ama Landon elini omzuma koyarak beni durduruyor.

Titriyorum, bana dokunması hoşuma gidiyor.

"Al, gitme,” diyor sertçe. Ondan kurtuluyorum. Patlamak üzere olan bu kaçınılmaz tartışmayı duymak için burada kalmama imkân yok.

Landon'ın kapının arkasından karşı çıktığını duysam da aldırış etmeden sıvışıyorum. Elimi suratıma uzatıp iç çekiyorum.

Parti sabaha kadar sürecek ama Cyrus'un ne kadar süre boyunca burada olacağını kim bilebilir?

Gönülsüzce aklımı başıma toplayıp aşağı iniyorum.

Missy'i alt kattaki odanın karşısında sarı saçlı bir adamla dans ederken görebiliyorum. Benim suratım asık, ama onun çok eğlendiğini görüyorum.

Bir süre etrafta dolaşıyorum, zamanın daha hızlı geçmesi için dua ediyorum, böylece şu topuklu ayakkabılardan kurtulabilirim diye düşünürken omzumda yumuşak bir el hissediyorum.

"Landon bak, ben…"

Arkamı dönüp orada duranın Landon olmadığını görünce sözümü kesiyorum. Koyu mavi gözler, berrak gözlüklerin arkasından bana bakıyor. Sıcak bir şekilde gülümsüyor.

"Althea, değil mi?"

Yutkunuyorum, ağzım aniden kuruyor. Yavaşça başımla onaylıyorum. Gözlerimi onunkinden alamıyorum. Alnı yumuşak görünümlü siyah saçlarla kaplı. Başını hafifçe eğiyor.

"Tanıştığımıza memnun oldum, ben Cyrus,” diye kendini tanıtıyor. Biraz şaşkınım. Bilgelik Sürüsü’nde olmak istediğini düşününce Cyrus’un tam bir inek olmasını bekliyordum.

Göz kırpmaya devam ediyorum, düzgün cümleler kurup kelimeler bulmakta zorlanıyorum. Daha önce neredeyse kimsenin yanında bu kadar utangaç davranmamıştım, ama nedense Cyrus gözümü korkutuyor.

"Demek babamın durmadan bahsettiği kız sensin," diyor hayretle ve sakince gülümsüyor. Elbette. Bahse girerim babamla babası bir süredir bizi ayarlamaya çalışıyor.

"Sanırım," diye mırıldanıyorum. Buna karşılık göz kamaştırıcı beyaz dişlerini göstererek gülümsüyor. Aniden elimi tutup beni zıplatıyor. Dokunuşuyla Landon'ınkini karşılaştırmadan edemiyorum.

"Dans edelim mi?"

Yavaşça başımı sallayıp Landon'ı aklımdan uzaklaştırıp beni dans pistine götürmesine izin veriyorum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok